Millî esaslar dahilinde bir devlet kurulması aşamasında, bütün Müslümanların en üst dinî makamı olan hilâfetin var olması bazı güçlükleri de beraberinde getirmekteydi. Bir yandan hilâfetin ilgası, Türkiye'nin millî bir devlet olmasına katkıda bulunurken, diğer yandan modernleşme yolunda öngörülen inkılâpların önündeki en önemli engeli kaldırmıştır. Bu sebeple hilâfetin ilgası ile ülkedeki iki başlı temsil krizi de aşılmış ve Ankara'nın meşruiyeti ve ülke yönetiminde etkin yegâne temsil gücü olduğu göstermiştir.

3 Mart 1924 tarihli ve 431 sayılı "Hilâfetin İlgası ve Hanedanı Osmanînin Türkiye Cumhuriyeti Memalik-i Haricine Çıkarılmasına Dair Kanun" gereğince halifelik görevini, hükümet ve TBMM'nin ifa ile mükellef olduğu, dolayısıyla hilâfet makamı mülga olmakla birlikte hilâfetin mana ve fonksiyonunun Meclis ve hükümete havale edildiği görülmektedir. Modernleşme adına atılan bu adım, Türk ulusunun şekillenmesinde dönüm noktası olmuştur. Bu kitap, tarihten itibaren hilâfetin tarihini, Türkiye'nin bir kimlik oluşturma sürecinde hilâfetin ilgasının yarattığı yeni dinamikleri ve getirdiği mücadeleyi inceliyor.