Tükendi
Gelince Haber VerYerleşik kültürün kendilerini yeneceğinden habersiz olan konar-göçerler hâlâ Osman Bey'in "Olmayınız oturak! Olunuz ki beylik Türkmenlik ve Yörüklük edenlere kalır" öğüdüne sıkı sıkıya sarılıyorlardı. Yine "dikme bağ bağlanırsın ekme ekin eğlenirsin çek deveyi güt koyunu bir gün olur beylenirsin" sözleriyle birbirlerini göçerliğe teşvik ediyorlardı. Hatta yerleşikliğe geçenleri Yörüklük /Türkmenlikten çıkmakla itham ederek onları "yatuk" yani tembel diye küçümsüyorlardı. Her ne kadar ovaya konmanın yok olmak anlamına geldiğini düşünseler de dönemin şartları onları yavaş yavaş yerleşikliğe itmeye başlamıştı. Bu geçiş kimi zaman kendiliğinden kimi zaman da devlet eliyle gerçekleşecekti.
17. yüzyıla gelindiğinde artık iskân Osmanlı Devleti'nin bir politikası haline gelmişti. Çünkü Anadolu'da büyük bir nüfus hareketliliği yaşanmış bunun sonucunda köyler boş ve harap hale gelmişti. Boş ve harap köyleri şenlendirmenin yolu ise konar-göçerleri iskân ettirmekten geçiyordu. Ancak iskâna pek hevesli olmayan göçerlerin tavrını "Hakkımızda devlet etmiş fermanı Ferman padişahın dağlar bizimdir" diye ifade eden Dadaloğlu devletin bu düşüncesinin konar-göçerlerde nasıl karşılık bulduğunu bize anlatacaktı. Göçerlerin yerleşikliğe geçirilmesi hususunda kararlı olan Osmanlı Devleti çeşitli kanunlar çıkartıp vergi muafiyetleri getirerek iskânda ısrar etmekteydi. Bu çerçevede yerleştirilmesi düşünülenlerden biri de Karacaoğlan'ın "Karacaoğlan der ki kolu bağlıyım Ciğerciği aşk oduyla dağlıyım Mamalı'dan ben bir Rıdvan oğluyum" diye bahsettiği Mamalı Türkmenleriydi.
Barkod | 9786256470934 |
Basım Yılı | 2025 |
Cilt Durumu | Karton Kapak |
Dil | Türkçe |
Ebat | 13,5 x 21 |
Kağıt Türü | Kitap Kağıdı |
Sayfa Sayısı | 210 |
Yerleşik kültürün kendilerini yeneceğinden habersiz olan konar-göçerler hâlâ Osman Bey'in "Olmayınız oturak! Olunuz ki beylik Türkmenlik ve Yörüklük edenlere kalır" öğüdüne sıkı sıkıya sarılıyorlardı. Yine "dikme bağ bağlanırsın ekme ekin eğlenirsin çek deveyi güt koyunu bir gün olur beylenirsin" sözleriyle birbirlerini göçerliğe teşvik ediyorlardı. Hatta yerleşikliğe geçenleri Yörüklük /Türkmenlikten çıkmakla itham ederek onları "yatuk" yani tembel diye küçümsüyorlardı. Her ne kadar ovaya konmanın yok olmak anlamına geldiğini düşünseler de dönemin şartları onları yavaş yavaş yerleşikliğe itmeye başlamıştı. Bu geçiş kimi zaman kendiliğinden kimi zaman da devlet eliyle gerçekleşecekti.
17. yüzyıla gelindiğinde artık iskân Osmanlı Devleti'nin bir politikası haline gelmişti. Çünkü Anadolu'da büyük bir nüfus hareketliliği yaşanmış bunun sonucunda köyler boş ve harap hale gelmişti. Boş ve harap köyleri şenlendirmenin yolu ise konar-göçerleri iskân ettirmekten geçiyordu. Ancak iskâna pek hevesli olmayan göçerlerin tavrını "Hakkımızda devlet etmiş fermanı Ferman padişahın dağlar bizimdir" diye ifade eden Dadaloğlu devletin bu düşüncesinin konar-göçerlerde nasıl karşılık bulduğunu bize anlatacaktı. Göçerlerin yerleşikliğe geçirilmesi hususunda kararlı olan Osmanlı Devleti çeşitli kanunlar çıkartıp vergi muafiyetleri getirerek iskânda ısrar etmekteydi. Bu çerçevede yerleştirilmesi düşünülenlerden biri de Karacaoğlan'ın "Karacaoğlan der ki kolu bağlıyım Ciğerciği aşk oduyla dağlıyım Mamalı'dan ben bir Rıdvan oğluyum" diye bahsettiği Mamalı Türkmenleriydi.
Barkod | 9786256470934 |
Basım Yılı | 2025 |
Cilt Durumu | Karton Kapak |
Dil | Türkçe |
Ebat | 13,5 x 21 |
Kağıt Türü | Kitap Kağıdı |
Sayfa Sayısı | 210 |