Kürt halkı her zaman için ulusal akrabalığı akidevi kardeşliğin önüne geçirenlerden zulüm görmüş, Türk ulusçuluğu ile Kürt ırkçılığı tarih boyunca zulümde de kardeştiler. Sahte özgürlükçüler, sahte urtuluşçular, sahte bağımsızlıkçılar tüm halkların baş ağrısı olmuşlardı. Kürt halkı da bu türden baş ağrılarıyla çok defa muzdarip olmuştur. 

Cumhuriyet idaresinden önce de sonra da zulmedenler ulus farkı gözetmemişlerdir. Her kesimden zâlimler yalnız ve yalnız zorbaca tahakkümlerini sürdürmek ve sultalarını pâyidar kılmak istemişler, bunun için de yüzbinlerce, milyonlarca insanı kurban etmişlerdir. 

Yeri gelmiş Kürtlerin Hristiyanlaştırılması politikaları güdülmüş yeri gelmiş Ermeniler Kürtlere katlettirilmiş ve yeri gelmiş Ermeniler kör bir intikam duygusuyla çoluk çocuk demeden Kürtleri mahvetmişlerdir. Firavun nasıl kendi halkını bölüp parçalayarak birbirine düşürmüş ve öylece tahakkümünü sürdürmüşse tarih boyunca Firavun'u kılavuz edinenler de aynı yöntemleri izlemişlerdir. 
Şeyh Saîd Kıyamı sırasında subaylara köyleri yakıp yıkma görevi verirken Müslüman Kürt köylerini Ermeni köyleri gibi gösterenler ve bu şekilde çoluk çocuk demeden herkesi samanlıklara tıkıp ateşe verdirenler hangi akideye bağlıydılar?!. 

İşte bu zulümlerin bir örneği olarak da PKK tarafından dağa kaçırılan ve günlerce alıkonulan yazarımızın başından geçen olaylar ibretlik sahnelerle dopdoludur. Ülkemizin can yakan bir gerçeği olarak kayıt altına alınıp tefekkür edilerek dersler çıkarılması gayesine mâtuf bu eser şimdi okuyucuya sunulmaktadır.